Pelin Kutay

10. Sınıf Coğrafya

"On dokuzuncu yüzyila kadar, hiç sona ermeyen zorlu görev, insan soyunun ve çevresinin dogal etkenlere karsi korumasiydi.
Ama bu yüzyilda yeni bir ihtiyaç dogmustur: Dogayi insana karsi korumak."

[ Peter F. Drucker ]


Yer, birbirinden farklı iç içe geçmiş katmanlardan meydana gelmiştir.
Geosfer adı verilen ve kimine göre bir elmayı kimine göre de bir soğan kabuğunu andıran bu katmanlardan en üstte olanına yer kabuğu onun altındakine ateş küre de denilen manto ve en içtekine de, çekirdek (ağır küre) adı verilmektedir. Yerkürenin yarıçapı yaklaşık olarak 6370 km olup ortalama özgül ağırlığı da 5,517 gr/cm3‘tür.
Yoğunluğu ve kalınlığı en az olan bu katmana Litosfer ya da taş küre de denir.
Litosfer, Dünya hacminin % 2’sine, kütlesinin ise % 4’üne sahiptir.
Sial ve sima olmak üzere iki bölümden meydana gelir.
Kalınlığı 60-70 km’lere kadar iner.

Yer’in İç Yapısı Nasıldır? image
Sial'in özellikleri

Sial'in özellikleri

Silisyum ve alüminyum elementlerinden meydana gelir. Yer`in en üst ve en hafif olan katmanıdır. Yoğunluğu 2.7 gr/cm3‘tür. Kalınlığı 30 ilâ 50 km’ler arasındır. Dağlar ve karalar altında kalınlığı fazla iken okyanus ve denizler altında incelerek zamanla bazı okyanus tabanlarında ortadan kalkar. Tortul, başkalaşım ve püskürük taşlardan meydana gelmiş olan bu katmana, sahip olduğu özellikler nedeniyle granit ya da kıtasal kabuk adları da verilir.

Sima’nın özellikleri

Kalınlığı 4-12 km’ler arasında olup yoğunluğu 3 gr/cm3‘tür. Çoğunlukla okyanus tabanlarını oluşturur. Magmanın üzerinde yüzer ve hareket halindedir. Silisyum ve magnezyum elementlerinden oluşmuştur. Sahip olduğu özellikler nedeniyle Sima’ya bazalt ya da okyanusal kabuk adları da verilir. Sima okyanus tabanlarındaki lavların yayılmasıyla oluşmuştur.

2. Manto

2. Manto

Alt ve üst olmak üzere iki kısımdan meydana gelen mantoya ateş küre ya da pirosfer denir. Üst manto yüksek sıcaklık nedeniyle akıcı bir yapıda olup ergimiş haldedir. Bu kısma astenosfer de denir. Akışkan ve hareketli bir yapıda olan bu kısım yer kabuğunun hareket etmesine neden olur. Mantodaki bu hareketlere konveksiyonel hareket denir. Bu durum da yeryüzünde depremlere, volkanizmaya, dağ ve kıta oluşumlarına neden olur. Yer hacmimin % 80’ini oluşturan mantonun yoğunluğu 3.3 ilâ 8 gr/cm3, sıcaklığı ise 1000 ilâ 3700 °C’ler arasındadır. İçerisinde silisyum, alüminyum, demir, nikel ve magnezyum gibi çeşitli elementler ergimiş halde bulunur. Altın, gümüş, bakır, platin, kalay, kurşun, çinko gibi madenler de magmada yer alır. Bu metalik madenler de doğal olarak volkanizma sonucunda yeryüzüne çıkar. Kalınlığı, yer kabuğunun altından itibaren başlar ve 2900 km’ye kadar iner. KRİTİK: Yeryüzünde volkanizmanın aktif olduğu bölgelerin altın, gümüş, platin, bakır, kalay, kurşun ve çinko gibi metalik madenlerin çıkartıldığı yerler olduğuna ve bu yerlerin tarımsal verimlilikleri yüksek olduğundan sık yerleşilen (nüfuslanmış) alanlar oluşturduğuna dikkat edilmelidir.

3. Çekirdek

3. Çekirdek

Demir ve nikel gibi ağır maddelerden oluşup, NİFE adını da alır. Yoğunluğu dış çekirdekte 10 gr/cm3 iken, iç çekirdekte 15 gr/cm3‘e kadar ulaşır. Sıcaklığı ise 3700 °C’den başlayıp 5000 °C’yi bulur ve bu sıcaklık magmadaki konveksiyonel hareketlerin temel nedenidir. Dış çekirdeğin yarı akışkan plazma halinde, iç çekirdeğin ise sert, katı ve kristalimsi olduğu varsayılmaktadır. Yer Kabuğunun Hareketleri Nasıldır ve Levha Tektoniği Kuramı Nedir? Litosfer, levha adı verilen büyük parçalardan oluşmuştur ve bu parçaları inceleyen kurama, levha tektoniği kuramı denir. Bilindiği gibi yerküre hem kendi, hem de Güneş’in etrafında hareket ederken magmanın konveksiyonel hareketleri nedeniyle kendi içinde de yavaş da olsa sürekli hareket halindedir. Yer kabuğundaki deprem, volkanizma, kıta hareketleri ve dağ oluşumu hareketlerine tektonik hareketler denir. Bunlardan deprem ve volkanizma kısa sürede meydana gelip gözlemlenebilirken, dağ ve kıta oluşumu hareketleri milyonlarca yılda meydana geldiğinden insan yaşamı sırasında gözlemlenemez. Dünya 14 büyük ve birçok küçük levhadan meydana gelmiştir. Bu levhalar yılda birkaç cm ilâ 10 cm arasında hareket ederler. Levhalar bazen birbirlerine doğru hareket ederken bazen de birbirinden uzaklaşırlar. KRİTİK: Levhaların birbiriyle karşılaştığı ya da uzaklaştığı yerlerin ortak özelliği; deprem alanları olmaları, volkanik olayların etkili olması ve sıcak su kaynaklarının bulunduğu alanlarla paralellik göstermesidir. Magmanın neden olduğu konveksiyonel hareketler; levhaların birbirine yaklaşıp uzaklaşmasına, yanal ve dikey olarak yer değiştirmesine yol açar.

Levhaların Birbirine Doğru Hareketleri Nasıldır? image
1. Okyanus Levhasıyla Kıtasal Levhanın Karşılaşması
Bu durumda okyanusal kabuk kıtasal kabuğun altına girdiğinden bu alanlar, yeryüzünün en depremli ve en şiddetli volkanik hareketlerin görüldüğü bölgeler olarak karşımıza çıkar.

Bu alanlarda;
Derin okyanus hendekleri oluşur.
Magma yüzeye çıktığından volkanik olaylar sık sık meydana gelir.
Kıvrımlı ya da kırıklı sıradağlar oluşur.
Şiddetli depremler, tsunamiler ve sıcak su kaynakları meydana gelir.

2. İki kıtasal Levhanın Birbiriyle Karşılaştığı Alanlarda;
Kıtaların arasında buluna tortul kütleler kıvrımlı veya kırıklı dağ sistemlerini meydana getirir.
Deprem ve volkanik alanlar meydana gelir.

3.Okyanus tabanındaki iki levhanın birbirinden uzaklaştığı alanlarda;
Okyanus içi sırtları oluşur.
Yeni bir okyanusal kabuk meydana gelir.
Deprem ve tsunami olayları görülür.

4.Kıta üzerinde birbirinden uzaklaşan levhalar arasında;
Doğu Afrika’da olduğu gibi rift adı verilen yarıklar,
Graben adı verilen çöküntü alanları,
Volkanik olaylar, depremler ve sıcak su kaynakları meydana gelir.

5.İki levhanın yatay yönde birbirini sıyırmasıyla;

Artan sismik gerilime bağlı olarak çok şiddetli depremler meydana gelir.
Dünya’da ve Türkiye’de en şiddetli depremlerin yaşandığı yerler meydana gelir. (Kuzey Anadolu ve Sen Andreas fay hatlarında olduğu gibi)
KRİTİK: Levha Tektoniği Kuramı ilk kez Alman bilim adamı Alfred Wegener tarafından 1912 yılında Kıtaların Kayması Teorisi olarak ortaya atılmıştır. Bu teori bilim çevreleri tarafından büyük kabul görerek zamanla geliştirilmiş ve Levha Tektoniği Kuramı adını almıştır.


Dünya’nın oluşumundan günümüze gelinceye kadar geçirdiği değişiklikleri içeren dönemlere jeolojik zamanlar denir. Bu zamanlar yer kabuğunun üst bölümlerinde bulunan kayaçların fosil içeriklerine göre devirlere, devrelere ve çağlara ayrılır. Özellikle tortul kayaçlar bünyelerinde bulunan o dönemlerde yaşamış canlı kalıntılarıyla bu araştırmalara en büyük katkıyı sağlar.
Jeolojik zamanlar 4 tanedir.

Bunlar: Azoik, Paleozoik, Mezozoik ve Neozoik (Tersiyer ve Kuartemer) tir.

Bu zamanlarda yaşanan başlıca olaylar şunlardır:  
1. Azoik-Prekambrien: İlkel canlılar dönemi de denilen bu zaman yaklaşık 4 milyar yıl sürmüştür.


Yer kabuğu atmosferin etkisiyle katılaşmaya başlamıştır.
İlk kara ve deniz çanakları oluşmaya başlamıştır.
Sibirya, Kanada Kalkanı ve İskandinavya gibi ilk kıta çekirdekleri meydana gelmiştir.
Bakteri ve algler gibi ilk canlılar ortaya çıkmıştır.


Paleozoik: 1. Jeolojik Zaman
Takriben 370 milyon yıl sürmüştür.
Bu dönemde yeryüzü karaları Pangea adı verilen tek ve süper bir kıtadan oluşuyordu.
Kaledoniyen ve Hersiniyen gibi kıvrımlı dağ sistemleri meydana gelmiştir. (Bu sistemde Kuzey Amerika’da Appalaşlar, Asya’da Urallar, Avrupa’da Juralar ve Türkiye’de Yıldız Dağları sayılabilir.)
Masif adı verilen ve genellikle az depremli aşınım düzlükleri meydana gelmiştir.
Sıcak ve nemli iklim koşullarında yaşayan gür bitki topluluklarının havasız ortamda kalarak kömürleşmesiyle taş kömürü yatakları oluşmuştur.
İlk çok hücreliler, ilk balıklar ve ilk deniz kabukluları ortaya çıkmıştır.


3. Mezozoik – 2. Jeolojik Zaman

Takriben 170 milyon yıl sürmüştür.
Yer kabuğunda dış kuvvetler etkindir. Yer kabuğu oturmuştur.
Büyük ölçüde tortulanma ve birikme yaşanmıştır.
Alp – Himalaya orojenezine hazırlık dönemidir.
Yer kabuğu kırıklara ayrılarak kıtalar ve okyanuslar belirmeye başlamıştır.
İlk kuşlar, ilk memeliler, ilk çiçekli bitkiler ve iğne yapraklı ağaçlar ile dinozorlar ortaya çıkmıştır.
İç kuvvetlerin etkisi çok azalmıştır.
Neozoik-Senozoik: Bu dönem pek çok kaynakta Tersiyer ve Kuaterner olarak ayrı ayrı işlenmektedir. Biz de öyle yapalım ve önce “Tersiyer” de neler yaşanmış onları görelim.


4. Tersiyer – 3. Jeolojik Zaman 

Takriben 80 milyon yıl sürmüştür.
Alp-Himalaya kıvrım sistemi oluşarak eski kıta çekirdeklerine eklenmiştir.
Olqıanus ve kıtaların görünümü günümüzdeki şeklini almıştır.
Tuz, petrol, linyit ve boraksit yatakları oluşmuştur.
Dönem sonlarına doğru günümüzdeki bitki ve hayvan türleri ortaya çıkmıştır.


5. Kuaterner- 4. Jeolojik Zaman 

Yaklaşık 2-2.5 milyon yıldır sürmektedir ve içinde bulunduğumuz zamandır.
Şiddetli volkanik olaylar yaşanmıştır. Dünya’nın pek çok yerinde halen devam etmektedir.
Dört buzul dönemi yaşanmış ve dinozorlar ortadan kalkmıştır.
İklim koşulları gittikçe değişerek günümüzdeki koşullara gelinmiştir.
İnsan ve tarih öncesi kültürler ortaya çıkmıştır.

Kültür bitkileri yetiştirilmeye, hayvanlar evcilleştirilmeye başlanmıştır.
Buzulların erimesine bağlı olarak yeryüzünde okyanus ve deniz seviyeleri yaklaşık 200 metre yükselerek (Transgresyon) bütün kıyılar sular altında kalmıştır. (Bu dönemde yeryüzünde buzulların kapladığı alan % 45’ten, % 15’e gerilemiştir.)
Yeryüzünde karaların alanı daralırken denizlerin alanı genişlemiştir.

b) Türkiye’de Jeolojik zamanlarda Hangi Olaylar Yaşandı
Türkiye jeolojik yapı itibariyle yeni oluşumlu arazilerin geniş yer kapladığı bir ülkedir. Özellikle III. jeolojik devrin sonlarında epirojenik hareketlerle yükselmeye başlayan Anadolu’nun IV. jeolojik devrin başlarında bu hareketini tamamlaması ülkemizin yüksek ve engebeli bir yapıda olması ile ova ve plato düzlüklerinin yüksekte yer almasına neden olmuştur.

1. Birinci Jeolojik Zaman (Paleozoik)
Bu devirde Tetis Denizi’nin tabanında biriken tortullar yer yer kıvrılarak yükselmiştir. Kıvrılma sırasında, tortul kütleler başkalaşıma uğrayarak sertleşmiş ve devrin sonunda şiddetli aşınmaların etkisiyle düzleşmiştir. Sertleşip düzleşen bu kara parçalarına masif adı verilir. Bu masiflere ülkemizden verilebilecek en iyi örnekler:


Trakya’daki Yıldız masifi,
İç Anadolu’daki Kırşehir masifi,
Doğu Anadolu’daki Bitlis masifi,
Ege Bölgesi’ndeki Menteşe-Saruhan (Menteşe) masifi,
Batı Karadeniz’deki Zonguldak-Devrekani masifleri
olarak sıralanabilir.


Bu devrin sonunda sıcak ve nemli iklim koşulları altında gür orman alanları oluşmuş, daha sonra bitki kalıntılarının çukur ortamlarda birikmesiyle Zonguldak çevresindeki taş kömürü yatakları oluşmuştur.


KRİTİK: Türkiye’de Zonguldak çevresinin dışında da masif arazilerin varlığı taş kömürü veya antrasit adı verilen kalitesi ve kalori değeri yüksek kömürlerin ülkemizin başka yerlerinde de olabileceğine işarettir.

2. İkinci Jeolojik Zaman (Mezozoik)
İkinci jeolojik devirde su yüzüne çıkan eski kara parçaları aşınarak alçalmış ve düzleşmiştir. Bu karalardan aşındırılan maddeler ise çevredeki denizlerin tabanında birikmiştir. Devrin sonlarında kuzey ve güneydeki eski kıta çekirdekleri birbirine doğru yaklaşmış, Tetis Denizi tabanındaki tortullar kıvrılmaya başlamıştır.

3. Üçüncü Jeolojik Zaman (Tersiyer)
Bu devir Türkiye’deki yeryüzü şekillerinin oluşumu bakımından önemlidir. Bu devirde;


Tetis Denizi’nin kuzeyindeki eski kıta (Fenno-Sarmatya) ve güneyindeki eski kıta (Gondwana) birbirlerine doğru hareket etmiş ve böylece Alp orojenezi başlamıştır.
Bu hareketlerin etkisiyle Tetis Denizi’nin tabanında biriken binlerce metre kalınlığındaki tortullar kıvrılıp yükselerek Toros ve Kuzey Anadolu sıradağlarını oluşturmuştur.
Devrin ortalarında Anadolu’nun ortasındaki göl tabanlarında ve diger çukurlarda, bitkisel kökenli kalıntıların çökelmesi sonucu linyit yatakları oluşmuştur.

Fay hatlarının büyük bir kısmı oluşmuştur
Volkanizmanın etkisiyle Doğu ve İç Anadolu’daki volkan konilerinin bir kısmı oluşmuştur.
Devrin sonlarında Anadolu bütünüyle yükselmeye başlamış, buna karşılık Karadeniz ve Akdeniz çanakları çökmüştür.

4. Dördüncü Jeolojik Zaman (Kuaterner)


Tersiyer devrinin sonunda yükselmeye başlayan Anadolu, bu devrin başlarında günümüzdeki durumuna erişmiştir. Bu devirde;
Egeid kara parçası kırılmalarla bloklar halinde çökmüş ve Ege Denizi oluşmuştur.
Marmara Denizi’nin bulunduğu yerdeki sığ çanak çökerek Marmara Denizi oluşmuştur. İstanbul ve Çanakkale boğazları da o dönemdeki akarsu vadilerinin sular altında kalmasıyla ortaya çıkmıştır.
Karadeniz çanağındaki çökme devam etmiş, boğazlar yoluyla gelen deniz suları, eski bir göl olan Karadeniz sularının tuzlu olmasına neden olmuştur.










Enerjisini Güneş`ten alan, yeryüzünü aşındırma ve biriktirme faliyetleri ile şekillendiren kuvvetlere dış kuvvetler denir.

Dış kuvvetlerin başlıca özellikleri şunlardır:


İç kuvvetler tarafından oluşturulan yer şekillerini ortadan kaldırmaya çalışırlar. Bu yönüyle iç kuvvetler yapıcı iken dış kuvvetler bozucudur.
Engebeli arazileri aşındırıp, aşındırdıkları malzemeleri çanaklaşmış arazilere biriktirerek yeryüzünü düzleştirmeyi hedeflerler.
İnsan ömrüne göre uzun bir süreç içerisinde yer şekillerini oluştururlar.
Etki dereceleri üzerindeki en önemli etken iklim koşullarıdır.

RÜZGARLAR ve OLUŞTURDUĞU ŞEKİLLER

Rüzgârlar, havalandırdıkları malzemeleri başka yeryüzü şekillerine çarparak aşındırma, hızının azaldığı yerlerde ise biriktirme yaparak yeryüzünü şekillendirir. Rüzgarın şekillendirici etkisi; rüzgârın hızına, taşıdığı malzemenin büyüklüğüne, arazinin kullanım şekline, havadaki nem miktarına, arazinin yapısına ve bitki örtüsüne göre farklılık gösterir.


Kurak ve yarı kurak iklim bölgelerinde, fiziksel çözülmenin etkisiyle toz, kum, çakıl gibi gevşek malzemelerin bulunması ve bitki örtüsünün seyrek olması, rüzgârların buralardaki şekillendirici etkisini artırmıştır.
Rüzgârların Aşındırma Şekilleri


Mantar Kaya


Rüzgarın aşındırma etkisi, kayaların zemine yakın kesimlerinde daha çok olmaktadır. Çünkü, rüzgarlar iri boyutlu malzemeleri fazla yükseğe çıkaramaz. Bu nedenle kayaların alt kesimleri üst kesimlerine göre daha fazla aşınarak mantara benzeyen yer şekilleri oluşur.
Tafoni
Kayaların çözünmeyle gevşemiş kısımlarının, rüzgârlar tarafından aşındırılıp kayadan kopmasıyla oluşan kovuklara tafoni denir.
Şahit Kaya
Farklı dirençlere sahip tabakaların üst üste tortullaroluşturduğu bölgelerde, kolay aşındırılabilen tabakaların daha önce aşındırılması ya da çözünme ile gevşemiş malzemelerin ortamdan uzaklaştırılması sonucu şahit kayalar ortaya çıkar.


Yardang


Yüzeyi farklı dirence sahip tabakalara çarpan rüzgârların, aşınması daha kolay tabakaları aşındırarak oluşturdukları oluk veya yarıklara yardang denir.


Rüzgârların Biriktirme Şekilleri


Rüzgârlar, hızının azaldığı ya da karşılarına bir engelin çıktığı alanlarda biriktirme yaparak birikim şekillerini oluştururlar. Rüzgarın hızının arttığı dönemlerde ise biriken malzemeler dağılıp ortadan kaybolur. Bu yönüyle rüzgâr birikim şekilleri kalıcı değildir.
Barkan
Rüzgârların taşıdığı kumların hilal şeklinde birikmesiyle oluşan yer şekilleridir. Barkanlar, özellikle Orta Asya’daki çöllerde yaygın olarak görülür.
Kum Yığınları


Rüzgârların taşıdığı kum taneciklerini hızının kesildiği yerlerde yığması sonucu oluşur. Yükseklikleri 1 – 2 metre ile 100 metre arasında değişebilir. Yükseltisi fazla olanlarına kum tepesi denir.


Lös


Rüzgârların kurak ve yarı kurak bölgelerden havalandırdıkları tozları, yarı nemli bölgelerde biriktirmesiyle oluşan depolardır. Lösler zamanla lös topraklarını oluşturur.




Türkiye’de rüzgârların etkili olduğu sahalar sınırlıdır. Ancak Anadolu’nun iç kesimleri (Konya Ovası, Karaman Ovası, Tuz Gölü çevresi), Güneydoğu Anadolu’nun güneyi gibi bitki örtüsünün zayıf olduğu yerlerde rüzgarların etkileri görülür. Bunun dışında, Türkiye’nin hemen her bölgesinde, hâkim rüzgârlara açık, bitki örtüsünden yoksun yamaçlarda mantar kaya ve şahit kaya gibi aşınım şekillerine rastlamak olanaklıdır.

Türkiye’de rüzğârın etkileri kumsallarda ve delta ovalarında da görülür.
Karadeniz kıyılarında Karasu – Şile, Ege kıyılarında Çeşme Yöresi ve Akdeniz kıyılarında Antalya – Alanya arasında yaygın olarak kumul setleri görülür.
Türkiye’de, kara içlerinde rüzgârların en fazla etkili olduğu yer, Konya – Karapınar çevresidir. Burada Senozoik döneminde oluşan, ancak daha sonra ortadan kalkan bir gölün tabanında tortulaşmış kum ve volkan külü depoları bulunur. Bu yörede, iklimin kurak, bitki örtüsünün de cılız olması nedeniyle rüzgâr, kumulları yerlerinden kopararak etrafa yayar. Yakın zamana kadar sürekli genişleyerek tarım alanlarını işgal eden ve görünümü bir çölü andıran araziler, erozyon önleme çalışmaları neticesinde kontrol altına alınmıştır.

Yer yüzeyinde akış hâlinde olan su kütlelerine akarsu denir. Akarsuyun en uzun kolunun ilk çıktığı yere kaynak, akarsuyun döküldüğü yere ise ağız denir. Kaynakla ağız arasında uzanan içinde aktığı çukurluğa ise yatak denir.


Akarsuyun kolları ile birlikte sularını topladığı alanın tamamına havza denir.

Sularını denizlere ya da okyanuslara ulaştıran akarsu havzalarına açık havza, ulaştıramayan akarsu havzalarına kapalı havza denir. Akarsu havzalarını birbirinden ayıran ve genellikle sıradağların doruklarından geçen doğal sınıra su bölümü çizgisi denir.


Akarsuyun herhangi bir kesiminden 1 saniyede geçen su miktarına akım (debi) denir. Akım m3/s olarak ifade edilir.


Akarsuyun akımını; havzaya düşen yağış miktarı, havzanın genişliği, arazinin geçirimliliği, bitki örtüsü, kaynak suları, kar ve buz suları, sıcaklık ve buharlaşma gibi faktörler etkiler.

Akarsuların akımında özellikle iklimin etkisiyle alçalma ve yükselmeler olur. Akarsuyun akımında yıl içinde meydana gelen bu değişime akarsu rejimi denir. İklim koşulları akarsu rejimi üzerinde doğrudan etkiye sahiptir.
Yıl içinde akımı fazla değişmeyen akarsuların rejimi düzenlidir. 

Her mevsim yağışlı iklim özelliklerinin görüldüğü Ekvatoral bölgedeki ve Batı Avrupa kıyılarındaki akarsular düzenli rejime sahiptir.


Aylara ve mevsimlere göre akımı fazla değişen akarsuların rejimleri düzensizdir.



Düzensiz rejime sahip olan akarsulara, belirgin bir kurak dönemi olan iklim bölgelerinde rastlanır.


Bilgi: Yıl içinde birden fazla kabarma ve çekilme dönemi olan akarsulara karma rejimli akarsu denir. Sularını farklı iklim bölgelerinden toplayan akarsular karma rejimlidir.
BU SİTE İLE KURULMUŞTUR